- Konu Başlıkları
- Prof. Dr. Cenk Eray Yıldız Hakkında
- Röportaj: Prof. Dr. Cenk Eray Yıldız ile Damar Hastalıkları Üzerine
- Soru 1: Toplumda çok yaygın görülen varis nedir? Temel nedenleri nelerdir?
- Soru 2: Genellikle karıştırılan iki durum: Lenfödem ve Lipödem. Bacaklarda şişlik şikayetiyle gelen bir hastada bu ikisinin ayrımını nasıl yapıyorsunuz ve tedavi yaklaşımları nasıl farklılaşıyor?
- Soru 3: Kılcal damar (telenjiektazi) tedavisinde güncel olarak hangi yöntemler kullanılmaktadır?
- Soru 4: Derin Ven Trombozu (DVT) acil bir durum mudur? Ve Venöz Ülser (ayak bileği yarası) neden bu kadar zor iyileşir?
- Soru 5: Atardamar tıkanıklıklarına geçersek; Diyabetik Ayak ve Buerger Hastalığı arasındaki temel farklar nelerdir?
- Soru 6: Genel olarak, atardamar hastalıkları (periferik arter hastalığı) ile toplardamar hastalıklarının (varis, venöz yetmezlik) temel farkı nedir?
- Soru 7: Kök Hücre Tedavisi, özellikle Buerger veya Diyabetik Ayak gibi 'çözümsüz' görünen atardamar tıkanıklıklarında ve iyileşmeyen yaralarda tam olarak ne yapar ve bilimsel olarak kanıtlanmış rolü nedir?
- Editörün Notu (Sonuç)
Damar sağlığı, vücudun tüm sistemini etkileyen kritik bir alandır. Varis tedavisi, lenfödem, atardamar tıkanıklıkları gibi konular, milyonlarca insanın yaşam kalitesini doğrudan etkilemektedir. Ancak bu alandaki bilgi kirliliği, hastaların bilimsel ve güvenilir tanı metodolojilerine ulaşmasını zorlaştırabilmektedir. Bu alandaki güncel yaklaşımları, tanı ve tedavi metodolojilerini Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Cenk Eray Yıldız ile konuştuk.
Prof. Dr. Cenk Eray Yıldız Hakkında
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden 1996 yılında mezun olan Prof. Dr. Cenk Eray Yıldız, İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalında ihtisasını 2004 yılında tamamlamıştır. Uzmanlık döneminde Amerika ve Almanya’da kalp ve damarla ilgili kök hücre (Stem Cell Therapy) ve yapay kalp destek sistemleri üzerine çalışmalarda bulunmuştur.
İstanbul’da Yeditepe Üniversitesi'nde takılan ilk yapay kalp destek cihazı uygulamasında cerrahi ekipte yer almış ve yapay kalp projesinde çalışmıştır. Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi Kalp ve Damar Cerrahisinin kurulumunda görev almıştır. Prof. Dr. Cenk Eray Yıldız, erişkin ve çocuk kalp ameliyatları ile geçen 17 yılın ardından, son 12 yıldır klinik ve akademik pratiğini özellikle varis ve damar hastalıkları ile bunlara bağlı gelişen ayak bileği yaraları (venöz ülserler) üzerine yoğunlaştırmıştır.

Röportaj: Prof. Dr. Cenk Eray Yıldız ile Damar Hastalıkları Üzerine
Soru 1: Toplumda çok yaygın görülen varis nedir? Temel nedenleri nelerdir?
Prof. Dr. Cenk Eray Yıldız: Varis, toplardamarların (venlerin) çapının artması, genişlemesi, uzaması ve bükümlü hale gelmesidir. Temelinde yatan patofizyoloji, toplardamar içindeki kapakçıkların bozulmasıdır (venöz kapak yetmezliği). Bu kapakçıklar, kanın kalbe doğru tek yönlü taşınmasını sağlar. Bozulduklarında ise kan, yerçekimi etkisiyle geriye doğru kaçar (reflü).
Bu geri kaçış, damar içindeki basıncı (venöz hipertansiyon) kronik olarak artırarak damarların genişlemesine yol açar. Nedenleri multifaktöriyeldir; yani birden çok faktöre bağlıdır. En önemli faktör genetik yatkınlıktır. Bununla birlikte, uzun süre ayakta durma veya oturma gerektiren meslekler (öğretmen, cerrah, ofis çalışanı), hamilelik (hormonal değişimler ve mekanik bası), obezite ve yaşlanma gibi faktörler hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştırır.
Soru 2: Genellikle karıştırılan iki durum: Lenfödem ve Lipödem. Bacaklarda şişlik şikayetiyle gelen bir hastada bu ikisinin ayrımını nasıl yapıyorsunuz ve tedavi yaklaşımları nasıl farklılaşıyor?
Prof. Dr. Cenk Eray Yıldız: Bu iki durumun ayırıcı tanısı, tedavi planlaması için kritiktir, çünkü mekanizmaları ve tedavileri tamamen farklıdır.
Lenfödem, bir lenfatik sistem hastalığıdır. Lenfatik sistemdeki bir bozukluk (doğuştan/primer veya kanser cerrahisi, radyoterapi, enfeksiyon gibi sonradan/sekonder nedenlerle) sonucu, proteinden zengin lenf sıvısının doku aralığında birikmesidir. Genellikle tek taraflı başlayabilir veya asimetriktir. En önemli klinik bulgularından biri, ayak sırtını da tutmasıdır (ayak parmakları şişer ve 'Stemmer' belirtisi pozitiftir).
Lipödem ise bir yağ dokusu hastalığıdır. Neredeyse sadece kadınlarda görülür, hormonal ve genetik temellidir. Vücudun alt yarısında (kalça, basen, bacaklar) simetrik, ağrılı ve orantısız bir yağlanma bozukluğudur. Diyet ve egzersize dirençlidir. Lipödemde ayak sırtı genellikle tutulmaz; yağ birikimi ayak bileğinde aniden kesilir ('paça' belirtisi). Doku, dokunmaya karşı hassas ve ağrılıdır.
Tedavileri de bu farka göre şekillenir: Lenfödem tedavisi, 'Kompleks Boşaltıcı Fizyoterapi' (KBF) temellidir; bu, manuel lenf drenajı (MLD), çok katlı kompresyon (basınç) bandajlaması ve sonrasında özel bası giysisi (kompresyon çorabı) kullanımını içerir. Lipödem tedavisinde ise ana hedef, ağrıyı azaltmak ve anormal yağ dokusunu yönetmektir. KBF yöntemleri (drenaj, kompresyon) semptomları hafifletmek için kullanılırken, kalıcı çözüm için lenf koruyucu 'Vaser Liposuction' gibi cerrahi yöntemler ön plana çıkmaktadır.


Soru 3: Kılcal damar (telenjiektazi) tedavisinde güncel olarak hangi yöntemler kullanılmaktadır?
Prof. Dr. Cenk Eray Yıldız: Telenjiektazi (örümcek damarlar) veya retiküler venler (biraz daha kalın, mavi-yeşil damarlar), genellikle kozmetik bir sorun olarak görülür. Ancak, bazen altta yatan daha büyük bir venöz yetmezliğin (varis) ilk belirtisi olabilirler. Bu nedenle tedavi öncesi bir Doppler ultrason ile altta yatan bir kaçak olup olmadığına bakılmalıdır.
Tedavide iki ana yöntem kullanılmaktadır:
- Skleroterapi (İğne/Köpük Tedavisi): Bu yöntemde, damar içine 'sklerozan' adı verilen özel bir kimyasal solüsyon (ilaç) çok ince iğnelerle enjekte edilir. Bu ilaç, damar duvarının iç yüzeyini (endotel) tahriş ederek kapanmasını ve zamanla büzüşerek vücut tarafından emilmesini (fibrozis) hedefler. Daha kalın retiküler venler için ilacın köpürtülmüş formu kullanılabilir.
- Transdermal Lazer (Yüzeyel Lazer/IPL): Bu yöntemde, lazer ışığı veya yoğunlaştırılmış ışık (IPL) cildin yüzeyinden (transdermal) damara odaklanır. Enerji, damar içindeki hemoglobin (kan) tarafından emilir, ısıya dönüşür ve damar duvarını pıhtılaştırarak (fototermoliz) kapatır. Genellikle çok ince, kırmızı renkli ve iğnenin giremeyeceği kılcallarda (özellikle yüz bölgesinde) tercih edilir.
Hangi yöntemin uygun olacağı, kılcalların kalınlığına, yaygınlığına ve altta yatan bir venöz yetmezlik olup olmamasına göre hekim tarafından belirlenir. Genellikle bacaklarda skleroterapi daha sık tercih edilir.
Soru 4: Derin Ven Trombozu (DVT) acil bir durum mudur? Ve Venöz Ülser (ayak bileği yarası) neden bu kadar zor iyileşir?
Prof. Dr. Cenk Eray Yıldız: Evet, Derin Ven Trombozu (DVT), yani bacak derin toplardamarında bir kan pıhtısı (trombus) oluşması, acil bir tıbbi durumdur. Buradaki asıl aciliyet, bacağın şişmesinden çok, bu pıhtının yerinden kopup kan dolaşımıyla akciğere gitmesi riskidir. Bu duruma 'Pulmoner Emboli' denir ve pıhtının büyüklüğüne bağlı olarak ani solunum durmasına ve hayati tehlikeye yol açabilir. Bu nedenle DVT tanısı konar konmaz, pıhtının büyümesini ve kopmasını engellemek için hemen kan sulandırıcı (antikoagülan) ilaç tedavisine başlanması gerekir.
Venöz Ülser (Ayak Bileği Yarası) ise DVT'nin veya yıllarca tedavi edilmemiş ağır varislerin (yüzeyel venöz yetmezlik) en son ve en ciddi aşamasıdır. DVT sonrası damar kapakçıkları hasar görür (Post-trombotik sendrom) veya varis nedeniyle sürekli yüksek olan venöz basınç, ayak bileğindeki dokunun kanlanmasını ve oksijenlenmesini bozar. Dolaşımı bozulan bu doku, en ufak bir travma ile (kaşıma, çarpma) açılır ve bir daha iyileşemeyen kronik, akıntılı bir yaraya (ülser) dönüşür. İyileşmesinin zor olmasının nedeni, altta yatan bu şiddetli dolaşım bozukluğudur (kronik venöz hipertansiyon). Tedavisi, sadece yara bakımı yapmak değil, aynı zamanda altta yatan bu venöz kaçağı (varisi) endovenöz yöntemlerle (Lazer/RF) kapatmak ve yaraya kompresyon (basınç) uygulamaktır.
Soru 5: Atardamar tıkanıklıklarına geçersek; Diyabetik Ayak ve Buerger Hastalığı arasındaki temel farklar nelerdir?
Prof. Dr. Cenk Eray Yıldız: Her ikisi de doku beslenmesini bozarak yaralara ve uzuv kaybı (amputasyon) riskine yol açan ciddi arteriyel (atardamar) hastalıklardır, ancak mekanizmaları farklıdır.
Diyabetik Ayak, diyabetin (şeker hastalığı) üçlü komplikasyonudur: 1) Yüksek kan şekeri atardamarları (hem büyük hem küçük) tıkar (Anjiyopati). 2) Sinir uçlarına hasar verir (Nöropati), bu nedenle hasta ayağını hissetmez, yarayı fark etmez. 3) Bağışıklık sistemini zayıflatarak enfeksiyonlara açık hale getirir. Bu, genellikle birden fazla damarı tutan, karmaşık bir tablodur.
Buerger Hastalığı (Tromboanjiitis Obliterans) ise, diyabetten bağımsız, doğrudan sigara kullanımı ile ilişkili, iltihaplı (enflamatuar) bir damar hastalığıdır. Genellikle 45 yaş altı genç erkek sigara içicilerinde görülür. El ve ayaklardaki küçük ve orta çaplı atardamarları (bazen toplardamarları da) iltihaplayarak tıkar. Tıkanıklık, parmaklarda istirahat halinde bile olan şiddetli ağrı (kritik iskemi) ve kangrene yol açar. Diyabetten farklı olarak, Buerger'de tedavinin ilk, tek ve mutlak şartı sigaranın tamamen bırakılmasıdır. Sigara bırakılmazsa hastalık durdurulamaz.

Soru 6: Genel olarak, atardamar hastalıkları (periferik arter hastalığı) ile toplardamar hastalıklarının (varis, venöz yetmezlik) temel farkı nedir?
Prof. Dr. Cenk Eray Yıldız: Temel fark, kanın akış yönü, damarın yapısı ve hastalığın mekanizmasındadır.
- Atardamarlar (Arterler): Oksijenli (temiz) kanı kalpten alıp organlara ve dokulara (örn: bacak kasları) taşıyan, yüksek basınçlı, kalın ve kaslı duvarlı damarlardır. Atardamar hastalıkları, genellikle damar sertliği (ateroskleroz) veya Buerger gibi iltihabi durumlar nedeniyle tıkanma (stenoz/oklüzyon) ile seyreder. Sonucu, dokunun beslenememesi (iskemi) olur. Tipik belirtisi, yürürken bacağa giren ve durunca geçen ağrıdır (Klodikasyon).
- Toplardamarlar (Venler): Oksijensiz (kirli) kanı dokulardan toplayıp kalbe geri getiren, daha ince duvarlı, düşük basınçlı damarlardır. Toplardamar hastalıkları ise genellikle iki türlüdür: Ya damarın pıhtı ile tıkanması (DVT) ya da kapakçıkların bozulup kanı geriye kaçırması (Varis / Venöz Yetmezlik) ve kanın bacakta göllenmesi (venöz hipertansiyon). Tipik belirtisi, yürürken değil, ayakta sabit durunca artan ağrı, ağırlık ve şişliktir.
Soru 7: Kök Hücre Tedavisi, özellikle Buerger veya Diyabetik Ayak gibi 'çözümsüz' görünen atardamar tıkanıklıklarında ve iyileşmeyen yaralarda tam olarak ne yapar ve bilimsel olarak kanıtlanmış rolü nedir?
Prof. Dr. Cenk Eray Yıldız: Kök hücre (Stem Cell) tedavisi, rejeneratif (onarıcı) tıbbın bir parçasıdır. Özellikle 'uç nokta' (end-stage) periferik arter hastalığı olan, yani artık bypass veya stent şansı kalmamış, uzuv kaybı (ampütasyon) riski taşıyan hastalar (örn: Buerger, Diyabetik Ayak) için bir tedavi seçeneğidir.
Hastanın kendi kemik iliğinden veya yağ dokusundan (SVF) alınan mezenkimal kök hücreler, laboratuvarda ayrıştırılır. Tıkanıklığın olduğu ve kanlanamayan (iskemik) bacak bölgesine enjekte edilir. Bu hücrelerin o bölgede çeşitli 'büyüme faktörleri' salgılayarak yeni kılcal damar oluşumunu (anjiyogenez) tetikleme potansiyeline sahip olduğuna dair güçlü bilimsel kanıtlar ve yayınlanmış klinik çalışmalar mevcuttur.
Editörün Notu (Sonuç)
Damar sağlığı alanındaki güncel yaklaşımlar hakkında verdiği değerli ve bilimsel bilgiler için Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Cenk Eray Yıldız'a teşekkür ederiz. Röportajda da görüldüğü gibi, varis ve kılcal damar tedavisinden, lenfödem, lipödem, DVT ve diyabetik ayak gibi karmaşık durumlara kadar damar hastalıkları, multidisipliner ve teknoloji destekli yaklaşımlar gerektirmektedir. Bilimsel temeli olan tanı ve tedavi yöntemleri için bir uzmana başvurmak, bu süreçlerin yönetiminde kritik önem taşımaktadır.